“İçimde bir Savaşçı var, hedefine kilitlenen bir Kahraman” demişti Gülen Gündüz Yılmaz.

Zihnim hiç susmazdı benim bu inzivadan önce. Eleştirel Ebeveynim, İçimdeki Anne, Baba, Tricskter, Kraliçe, Afrodit… Hayal etsene uyanık olduğun hatta uyuduğun zamanlarda bile kafanın içinde her birinin aynı anda konuştuğunu, ne hissettin? İşte bende tam bunu hissediyordum inzivadan evvel. Şimdi her biri ile tanıştım, kimi ne zaman dinleyeceğimi ya da duyacağımı ben seçiyorum. Onların her biri benim kıymetli parçalarım ve her birini görüp olduğu hali ile kabul ediyorum.

Her şeyi yapabilecek güce sahip olduğunu bilip onu sahiplenmediğinde, İçindeki Baskın Anne’ nin sesini duyup İçindeki Çocuğun dayak yediğini düşünsene. Bunu okuduğunda içinde beliren öfkeyi hissediyorum, hatta bedenin de ısındı bir anda değil mi? Ben gücümü görüp ondan korktuğum için kendimden büyük ve sürekli bastırdığım öfkemle yaşıyordum. Sorumluluk almak yerine birilerini suçladığım, suçladığım için daha çok öfkelendiğim bir sarmal. Üstelik bunu da “Ben Karadenizliyim, kanım deli akar benim, öfkem de Karadeniz’ in dalgaları gibidir, yutar!” diye bir kılıfa sokardım.

Sana da tanıdık gelebilir yazdıklarım. Bak başka sahiplenmediğim hangi parçalarım varmış.

İçimdeki Çocuk Sar I Sarmala programında Çocuk parçam ile tanıştıktan ve İdeal Anne – İdeal Baba kavramlarını öğrendikten sonra onunla iletişime geçmek, isteklerini öğrenmek ve yapmak bana çok iyi geldi. Tetiklenmelerim azaldı, daha bir sakinleştim. Sonra fark ettim ki İçimdeki Çocuk sürekli istiyor ve ben onun isteklerini istediği anda yapamıyorum. Anlaşma yapıyoruz, uyamıyoruz. Sınır koyamıyorum ben. Bu tabi ki benim fiziki çocuklarımda da aynı seyrediyordu. Beraberinde de öfke geliyor ve kendime ait alanım yok gibi hissediyordum. İçimdeki Anne’ nin koruyup kollar, Baba ise sınır çizer. Teoride bunu biliyorum, sınır çizemiyorum, sonra da kendime kızıyorum. Yine döndük mü aynı sarmala…

Gülümsediğini hissediyorum, o zaman bu inzivada neler oldu, neler öğrendim onları anlatayım.

İçimdeki İdeal Anne ve Baba gelişkin değilmiş. Baskın Anne halay başı, Savaşçı başı kesilmiş bir tavuk gibi oraya buraya kaçıyor, Afrodit duvarın dibine karanlığa saklanmış, Tricskter olur olmaz zamanlarda devrede, Çocuk ise sınırsızlıktan öfke dolu… Yazarken bile içim darlandı, ben nasıl yaşamışım böyle diyorum şuan. Bu arketiplerin her birinin aydınlık ve karanlık yanları var ve dengede olmadığında benim gibi susmayan bir beyniniz oluyor. 5 günlük bu programda dizimsel çalışmalar, bilinçdışı kinestetik çalışmalar, dışavurumcu sanat başta olmak üzere pek çok teknik kullanarak öncelikle o parçaların hem aydınlık hem de karanlık tarafları ile tanıştım, hatta yüzleştim ve onları olduğu kabul etmeyi öğrendim, zira kabul etmeyince neler olduğunu uzun yıllardır deneyimliyordum. Sonra da her bir parçanın olması gereken yeri belirlemeyi, sınır çizmeyi, sahip çıkmayı öğrendim. Şimdi içimdeki sesleri duyduğumda kimin konuştuğunu fark ediyorum, sonra bana hizmet edip etmediğine bakıyorum ve dinliyorum ya da dinlemiyorum.

Bu satırları okumak çok hafif geldi değil mi? Zira o kadar hafifim ki… Ben bu özgürlüğü ve gücü çok sevdim. Eril gücümü sahiplendiğimde ortaya çıkan Afrodit’ imi anlatmıyorum, buraya bırakıyorum.

Afrodit

Bunun için Sevgili Gülen Gündüz Yılmaz ve Nadia Salur’ a sonsuz şükran doluyum.  Bir sonraki İçimdeki Eril Savaş I Hükmet inzivasında yerinizi ayırtın derim.

Merak ettikleriniz varsa yorumlarda buluşalım.

Sevgiler,

Zehra Dörter

@zehradorter

Yorum Bırakınız